“Hastalık en tehlikeli haliyle ne zaman ortaya çıksa ve yok edicinin eli tehditkar bir şekilde yaklaşsa, orada mutlaka o eşsiz kadın görülür. Onun iyilik dolu varlığı, tükenmekte olan doğanın çabaları arasında bile teselli ve iyilik kaynağıdır.”
Bay MacDonald, Kırım Savaşı sırasında bir hasta olarak evine yazdığı mektuptan (1855) bu şekilde bahsetmiştir lambalı kadından. Modern hemşireliğin kurucusu Florence Nightingale, Kırım Savaşı (1853-1856) sırasında elinde lambası ile yaralı askerlerin yanına gitmesiyle “Lambalı Kadın” olarak anılmış, gelecekte hemşirelik mesleğinde etik ve profesyonel temellerin atılmasında rol oynamıştır.
Toplumların en kritik anlarında gece gündüz demeden varlıklarıyla hayatımıza dokunan, elindeki lambanın ışığını adeta bir umuda dönüştüren biz lambalılar bir yandan geçmişin izlerinden taşıdığı bir sembol olsak da zorluklar ve endişeler içinde kalan insanlara umut ışığı oluruz. Bir hemşire hastalarına sadece fiziksel destek vermez, duygusal iyileşme de sunar. Hasta bakımında her alanda önemli görev üstlenirken geçmişin bu güçlü figüründen esinlenerek şefkatle hareket eder. Bir hemşirenin her gün yaptığı iş, lambalı kadının hikâyesini çağrıştırır. Zorluklarla mücadele etmek, karanlıkta ışık olmak ve sevgiyle şifa vermek…
Her hemşirenin içinde lambalı kadın vardır; bazen şefkatle, bazen direncin gücüyle. Aslında yolumuza başka ışık tutan kadınlarda vardır. Mary Seacole… Onun lambası daha az bilinir belki ama en az o kadar parlaktır. Jamaikalı Mary, cesaretin, merhametin ve azmin rengârenk yansımasıdır. Kendi yerel yöntemleriyle ve kaynaklarıyla cephelerde sağlık öncüsü olan Mary, hemşireliğin sınırlarını sadece eğitim değil, vicdan ve irade ile de aşmıştır. O lambasını yalnızca savaş alanına değil önyargılarla örülü dünyaya taşımıştır. Bugünün hemşirelik mesleğinde çeşitlilik ve eşitlik onun mirasıdır. “Cesur ol, empatinle iyileştir, engeller karşısında yılma ve asla kendini küçümseme” Çünkü bazen en görünmeyen lamba, en karanlık geceleri aydınlatır. O ışık her zaman pansuman yapmaz, yürekleri de sarar. Florence Nightingale’in lambası beyaz ve parlaksa, Mary Seacole’un ışığı sıcak ve renkliydi. Ama her ikisi de insanlığa hizmet etti. Sadece kadın değil erkek hemşirelerle de bu hizmete devam etti. Ernest Grant…Hem bir hemşire hem de eğitimciydi…
Sevgili dostum, ışığını kimsenin söndürmesine izin verme, mesleki bilgi kıymetlidir ama şefkat bilgiden daha güçlü olabilir, cesaret her zaman haykırmak değildir, bazen sessizce görevini yapmak ve varlığını kabul ettirmek en büyük direniştir. Zorluklara rağmen özverili bir hizmet insan üzerindeki etkiyi değiştirebilir. Tarih en çok duyulan isimlerden ibaret değildir, sessiz kahramanlara da kulak vermek gerekir. Herkesin katkısı farklıdır. Ve hizmet etmek en büyük liderliktir. Gerçek liderlik insanlara hizmet etmekten geçer. Başkalarının hayatına dokunabildiğin kadar değerlisin. Ruhlarımız iyiliklerde buluşsun, kalplerimiz onlar için atsın.
Her hemşire, bir lambalı gibi, karanlıkta umut ışığı olabilir. Sen de hangi karanlıkta olursan ol, içindeki ışığı hatırla.
Biz, 21. yüzyılın hemşireleri olarak geçmişten aldığımız güçle, bilgi ve uzmanlığımızı hemşirelik biliminin ışığında geleceğe taşıyor; mirasımız olan hemşirelik mesleğine sahip çıkarak yarınlara hazırlanıyoruz…
Bizim Hemşirelerimiz Geleceğimiz!
Mirasımız Sizinle Mümkün
Hazırlayan: Gonca Aktay
Acıbadem Eskişehir Hastanesi
Diyabet Eğitim Hemşiresi