Dakikalara Sığmak

Bir bayram arifesiydi. Saat 13:00’de poliklinik muayenesini henüz olmuş 36 haftalık ikinci çocuğuna hamile bir anneyi sezaryen hazırlıkları için servisimize kabul etmiştik. Odasına alıp hazırlıklarını yaparken “Hemşire Hanım başım çok ağrıyor!” diye seslendi. Yaşam bulgularını değerlendirmiştik ki tansiyonunu 220/110 mmHg olduğunu gördük. Acil çağrı butonuna basarak bankodaki ekip arkadaşımın yanıma gelmesini ve işlerin hızlanmasını planladım. Hemen kadın doğum hekimine haber verildi kan tetkikleri, anestezi hazırlığı, magnezyum tedavisi çok hızlı bir şekilde planlandı. Meslek hayatım boyunca anestezi, eczane ve tüm ekibin bu kadar hızlı bu kadar kendinden emin adımlarla ilerlediğine bir kez daha şahit olmuştum. Anneyi ameliyathaneye indirirken tek diyebildiğimiz ‘’Bebeğiniz iyi sakin olun birazdan sağlıkla bebeğinizi kucağınıza alacaksınız’’ olmuştu. Anne bir anda “Hemşire hanım beynim patlayacak gibi hissediyorum’’ dedi, artık kendisi de durumun ciddiyetinin farkındaydı. Ameliyathane transfer salonuna geldiğimizde annenin ‘’Hemşire Hanım ben artık sol gözümü açamıyorum, göremiyorum. Kızım beni affet sana bakamayacağım’’ sözü kalbime bıçak gibi saplanmıştı.

Anneyi ameliyathane teslim ettikten sonra aile ile birlikte heyecanlı bekleyişimiz başladı. Bebek sağlıkla dünyaya geldi. Dünyalar güzeli pembe yanaklı bir kız çocuğu. Şimdi sıra güzel haberlerle anneyi almaya geldi. Anneyi almayı beklerken ameliyathaneden haber geldi. Anneye acil beyin MR’ ı çekilerek intraserebral kanama tespit edilmiş ve yoğun bakıma transferine karar verilmişti. Hastanın hekimi ile görüştüğümüzde tanıyı koymuştu, ‘’HELLP Sendromu’’. Annenin durumu herkeste şok etkisi yaratmıştı. Annesini ve kardeşini bekleyen abiye kim anlatacaktı olanları. Kritik süre başlamıştı, “Ya anne bu riskli dönemi atlatamazsa” kimse bu durumu düşünmek istemiyordu. İlk 24 saatin sonunda anne savaşı kazandı. Bir ay sonrasında ise anne artık gözlerini açmıştı. Yanına gittiğimde “Nasılsınız?” diye sormaya korkuyordum. Gördüğüm anda aynı sahneyi hatırlamış olmalı ki ikimizin de gözünden yaşlar akmıştı. Odanın her yeri 2 çocuğunun resmiyle doluydu. Bebeği kocaman olmuştu ama annesi onu öpe koklaya sevememişti. Sonrasında devam eden rehabilitasyon süreci ile anneyi evine taburcu ettik. Zorlu maratonu artık evde devam edecekti…
Yaşam bulgularını kontrol ederek sürece başlamanın önemini bir kez daha anlamıştık. Bütün bu hazırlık süreçleri 4 dakika içinde tamamlanmışken bize bir ömür gibi gelmişti. Hemşire olmak var olan durumu doğru değerlendirmek, öncelikleri belirlemek, acil durumların farkında olup hastaya fayda sağlayacak şekilde süreci yönetebilmek demekti. Bunu tekrar öğrenmiştik. O bebek şimdi büyümüş 3 yaşına girmiş olmalı. Umarım ailesi ve sevdikleri ile birlikte sağlıklı, mutlu, huzurlu uzun bir ömrü olur.

Hazırlayan: Sema DOĞU
Acıbadem Fulya Hastanesi
6. Kat Klinik Eğitim Hemşiresi
Hazırlanma Tarihi: 08.04.2018

  • Paylaş

Önceki Yazı Kateterle Yaşam
Sonraki Yazı Enfeksiyon Kontrol Hemşiresi'nin Bir Günü

Yorumlar

Yorum Bırak

2020 - Acıbadem Hemşirelik - Tüm Hakları Saklıdır.