Obezitenin Patofizyolojisi

Obezite, vücuda besinler ile alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olmasından kaynaklanan ve başta endokrin sistem olmak üzere vücudun tüm organ ve sistemlerini etkileyerek çeşitli bozukluklara, hatta ölümlere yol açabilen önemli bir sağlık problemidir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından en riskli 10 hastalıktan biri olarak kabul edilen obezitenin, yine aynı örgüt tarafından yürütülen son araştırmalarda kanserle yakın ilgisi olduğu da belirlenmiştir.

Beslenme davranışı; santral ve periferik sinirlerin, hormonal ve nörokimyasal sinyallerinin beyin ve metabolik sistemlerle ilişkisinin bir sonucudur. Bu santral ve periferik sinyaller sonucu günün çeşitli zamanlarında yemek tüketilir. Bu sinyaller; vücut enerji dengesini ve kompozisyonunu korumak için gerekli olan enerji alımı ve harcamasında uyum sağlayan santral ve periferal entegrasyonu sağlar.

Yağ, tüm hücre membranlarının önemli bir bileşenidir; prostaglandin ve bazı hormonların sentezinde önemli rolü vardır ve yağda eriyen vitaminler için (A,  D,  E,  K)  çözücü işlevi görür.  Vücutta yağın biriktiği adipoz doku ise vücudun enerji deposudur. Vücut ısısını korur,  darbeleri absorbe eder ve bazı hormonları sentezler. Hormon salgılama fonksiyonu nedeniyle adipoz doku bir endokrin organ olarak kabul edilmektedir. Beyaz, bej ve kahverengi olmak üzere üç çeşit yağ dokusu vardır. Beyaz yağ dokusu enerji depolanmasından, kahverengi yağ dokusu ise enerji harcanmasından sorumludur. Bej ise kahverengi kadar olmasa da bir miktar termojenik etkisi olan bir yağ dokusudur. Beyaz (ve bej) adipoz doku, esas olarak cilt altında bulunsa da, iç organlar, kalp, karaciğer, pankreas ve iskelet kaslarında ektopik olarak birikebilir. Ektopik yağ birikimi düşük dereceli inflamasyona, insülin rezistansına ve metabolik komplikasyonlara neden olur.

Hipotalamusdaki kontrol sisteminde tümör, travma, cerrahi veya radyasyon sonucu oluşacak bir hasar kontrol edilemeyen kilo alma şeklinde bir sendroma yol açabilmektedir.  Adipoz dokuda obezite (ob) geni tarafından kodlanan leptin hormonu, şişman insanlarda yağ dokusu miktarı ile orantılı olarak yüksek bulunur.  Aynı sebeple kadınlarda da erkeklere göre daha yüksektir. Hipotalamusdaki leptin reseptörlerine bağlanarak etkisini gösterir. Nöropeptid-Y düzeylerini azaltarak gıda alımını azaltır,  öte yandan sempatik aktivasyon ile enerji harcanmasını artırır.

Bugün obeziteye yol açan genetik ağırlıklı patojenik olayın, gıda alımını ve termogenezi belirleyen santral sinir sistemi mekanizmalarındaki veya bunları düzenleyen, yağ dokusundan beyine ulaşan sinyallerdeki bozukluklar olduğu görüşü kabul görmektedir.

KAYNAKLAR

  1. Serter R. Obezite Atlası. Karakter Color Basımevi, Ankara,2004.
  2. Ballı E. Obezite, Obezitenin Tetiklediği Hastalıklar ve Tedavileri. Erciyes Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Kimya Anabilim Dalı, Bitirme Tezi, Kayseri, 2013 (Danışman: Yrd. Doç. Dr. M. Orhan Püsküllü).
  3. Bulucu Altunkaynak B. Z., Özbek E. Obezite: Nedenleri ve tedavi seçenekleri. Dicle Tıp Dergisi 2007; 34(2):144-149.
  4. Lipid Metabolizma Bozuklukları Tanı ve Tedavi Kılavuzu. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği, Ankara, 2017.

http://temd.org.tr/admin/uploads/tbl_kilavuz/LIPID2017_web.pdf Erişim Tarihi:14.08.18.

  1. Gündüzoğlı , Fadıloğlu Ç. Obezlere özgü yaşam kalitesi ölçeği’nin geçerlilik ve güvenirliğinin incelenmesi. Anadolu Psikiyatri Derg 2014; 15:63-68.

Hazırlayan: Ayça Gençoğlu Toprak

Acıbadem Kadıköy Hastanesi

Eğitim ve Gelişim Hemşiresi

Hazırlanma Tarihi: 14.08.2018

2020 - Acıbadem Hemşirelik - Tüm Hakları Saklıdır.