Hayat Bebek

10 Mart 2014’tü. İki bebek ile birlikte NICU’da sakin ve sessiz bir güne başlamıştım. Tedavilerini yapıyor, iyi olduklarını gördükçe mutlu oluyordum. Öğle saatleri idi. Hemşire arkadaşımı yemeğe gönderdim ve bebeklerin yaklaşan tedavilerini hazırlamaya başladım. Kadın hastalıkları ve doğum polikliniği için verilen mavi kod ile irkildim. Kod yetişkin hasta içindi görünürde, telaşlanmamı gerektirecek bir durum yoktu ama kod kadın hastalıkları ve doğum polikliniğinde verilmişti. Acaba hasta gebe olabilir miydi?

Mavi kod ekibinden kimi arayabilirdim? Mavi kod ekibini meşgul etmemem gerektiğini de çok iyi biliyordum fakat kafamda birçok soru ile birlikte yoğun bakım sorumlu hemşiresini aradım. Aldığım cevap; “Ameliyata alıyoruz, 29 haftalık gebe”. Kulaklarımda çınlayan cevapla birlikte planlama yapmaya başladım. Yemekten arkadaşımı çağırırken, acil çantasını kontrol ettim. Prematüreydi, eksik olmamalıydı. Yenidoğan hekimine haber verdim. Organizasyon hazırdı. Yenidoğan yoğun bakımın kapısından acil çantasını arkadaşıma teslim ettim. Kuvözümü açtım, hazırlıklarımı tamamladım.

Konvülsiyon geçiren 27 yaşındaki annenin 29 haftalık prematüre bebeği artık kollarımızdaydı. 1130 gr ağırlığında, savunmasız, yardım bekleyen ve hayata tutunmak için çırpınan bir anne kuzusuydu… Entübe edildi, akciğer gelişimi için ilaçları yapıldı. Anne ise preeklampsiye bağlı tansiyonu yüksek, idrar çıkışı az olduğu için genel yoğun bakımda takip edilecekti.

Bakımları ilmek ilmek örülen, gerçekten pamuklar içinde, özenle dokunulan incinebilir bedenler vardı burada… Yapılan tetkiklerde barsak hareketliliği olmaması üzerine minik kahramanımıza kolostomi açılma kararı alınmıştı.

Anneye bilgi vermek için, hekimle birlikte genel yoğun bakım ünitesine gittik. Hekim bebek ile ilgili bilgi verecek, ben de anne sütünün önemini anlatacak, sütünün sağılmasını sağlayacaktım; anne sütü şarttı! Anneyle yoğun bakım odasında göz göze geldik; evladından hiçbir farkı yoktu aslında. O da savunmasız, kırılgan, temel fonksiyonlarını yapabilmek için yardıma ihtiyaç duyuyordu. Neler yaşadığını anlamaya çalışır gibiydi. Bazen konuşmaya gerek yoktur, işte tam da o anlardandı yaşadığımız.

Annenin yoğun bakım süreci yaklaşık bir hafta sürdü ardından katta takip edildi ve taburcu oldu. Hergün biraz daha güçlenerek geldiler bebeklerini görmeye. Ekibin bir üyesi gibiydiler. Hüzünlerinde de, mutluluklarında da yanlarındaydık. Bebekleri için karşılıklı güçlü olmalıydık. Artık minik kahramanımızın bir ismi vardı; Hayat! Ona Acıbadem Hayat vermişti, ailesi iyi ki hastanedeydik diyordu. Hayat tam üç aylıktı taburcu olurken, eve kolostomi ile çıkmıştı. Taburculuk bittiğinde hastaneden, yaptığımız planlamanın ve gayretin olumlu sonuçlarını görerek gururla ayrıldım. Preterm eylemden prematüreliğe giden uzun bir yolculuktu bizimkisi ve daha niceleri…

Sevgi ve saygılarımla;

Hazırlayan: Arzu Kapucu

Acıbadem Ankara Hastanesi

Hemşirelik Hizmetleri Müdürü

Hazırlama tarihi: 09.02.2018

  • Paylaş

Önceki Yazı Engelli Olmak, Engel Değildir!
Sonraki Yazı Ben Hasta Değilim ki…

Yorumlar

Yorum Bırak

2020 - Acıbadem Hemşirelik - Tüm Hakları Saklıdır.